20100619

we are the system.

LYS.
henüz bitmiş değil, ama şimdiden hafifledim ben. kıçımı fazla yaymamalıyım, fen sınavı var daha..
evet.

dün geceki uyuycam, birazdan yatıyorum, tamam son beş dakika çabalarım, yorganın altında 500 days of summer izlemekle sonuçlandı. Ipod'a indirmiştim. Ama şöyle bir şey var ki, tumblr'daki postların %90'ı bu filmi içerdiğinden, çekindim.

"çok sevileni sevmem" klişesine girmek istemiyorum. ama özel bir şey ne kadar az kişi tarafından farkedilirse, o kadar özeldir. çünkü ayrıntıları her insan yakalayamaz. bir eser fark yaratmalı, bölmeli, insanları gruplara ayırmalı, çatıştırmalı, sorgulatmalıdır. böyle düşündüğümden bu kadar erteledim filmi izlemeyi.

ama öss, uyku ihtiyacı, sınav gibi şeyler işin içine girince, bünyem yaptı yapacağını ve en olmayacak zamanda, gecenin on ikisinde başadım izlemeye. öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki, Summer'ın mevsim değil de karakterin adı olduğunu bile bilmiyordum.

Film güzeldi, evet. Ama bir buçuk saat boyunca, Summer'ın Tom'a yaptıklarını izlerken, kendimi izliyormuşum gibi hissettim. kız, yaptıklarımın aynısını yapıyordu. deli davranışlarla kendine bağlama, seviyor gibi görünme, gerçekten sevme, bağlanamama, çekip gitme, geri dönme ve yeniden çekip gitme.

işte bu beni öyle acıttı ki, filmin sonunu zor ettim. Tom tabakları parçalarken, işe dağılmış vaziyette giderken her seferinde Summer'a küfretmek üzere ağzımı açıyor, hemen ertesinde kendi yediğim boku hatırlayıp susuyordum. dolayısıyla filmi bir kez daha izleyebileceğimi sanmam.

mutsuz sonla bitirip klişeleşmemelerini sevdim, ama mutsuz sonra bitmesi bile klişeydi, işler bu hale geldi artık.

son olarak; Tom'un Here Comes Your Man performansı, Ringo Starr'a ve Smiths'e atıflar harikaydı.

*ben de diyorum ne bu Tumblr'daki Smiths çılgınlığı, bu insanlarda hiç smiths dinleyecek bir hal yok ki! koyduğum bir smiths şarkısı reblog çılgınlığına karışınca düşünmüştüm de, bundanmış meğer. yazıklar olsun, ahahaha!

Hiç yorum yok: