20091127

P for Pluto.

hakkını yediler pluton.
gözümde her zaman gezegensin.

çiş.

bu aralar yaşamaktan hiç haz etmiyorum.

ha bi de, çişim var.

20091122

i k i y ü z.

ikiyüzüncü kayıt olmuş. bilmiyorum. ilk blog açışımda pek ümitli değildim aslında. tutarlı değilimdir, sıkılır bırakırım demiştim. ama bi şekilde devam etti işte. yazmayı seviyorum. yazmanın içimdeki nedensiz suçluluğu azalttığını biliyorum. ve buradaki bir sürü insanla bişeyler paylaşmak, bi şekilde onların hayatına dahil olmak ve onlarında benimkine dahil olmaları. bi odada gibi. aslında insanları hayatıma almayı sevmem. ne biliyim, bu farklı sanki. farklı mı, siktir git.

kendi kendimi çok uğraştırıyorum. neden bilmiyorum ama, tek zorluğum kendime benim. çok mutluyken kendini depresyona sokabilme yeteneği, geçmişi unutamama, kendime kıçımla gülsem bile hiç bi yere gitmeyen, neresinden tutsam elimde kalan "baba-kız" hikayesi. haftasonu anneyle kaçamak görüşmeler, başka birinin evindebi misafir olmak.

yoruluyorum. bunları yazmayı bile sevmiyorum, güçsüzlüğümü yüzüme vurmayı sevmem. ama bişeylerin değişeceğini bilmeye, buna inanmaya ihtiyacım var, zira şu anda tek bildiğim şey sürüklendiğim. öss olmasına seviniyorum bazen çünkü zamanın nasıl geçtiğini anlamamamı sağlıyor. bir şekilde tükeniyor, bitiyor. salona gidip yalan mutlu aile tablosu çizmek yerine odama kapanıp fizik problemleriyle boğuşmak daha kolay geliyor. yer çekimi kuvvetiyle başa çıkabilirim mesela, ama aile olamayan bi insan topluluğuyla asla.

kendimi bırakmayacağıma dair verdiğim sözler olmasa, ki söz vermekten nefret ederim, çok farklı olurdu. intihar edeceğimden değil hayır. tamam ölmek kolay. ölmek çok olay ama bırakmak istediğim hayat değil, sadece kendi yaşantım. bir sabah kalkıp çok farklı bir şekilde yaşamaya başlamak istiyorum. alıştığım o ölü sıradanlığın dışında. çantamı alıp bütün gün fotoğraf çekmek istiyorum, hiç bişey yapmak zorunda olmadan.

bu yüzden pes etmiyorum. kendi hayatımı kendi istediğim şekile getirmek bana düşüyor. en can sıkıcısı ne biliyor musunuz? yıllar sonra çok başarılı ve mutlu biri olduğumda, "hep çok mutlu bir çocuk oldun zaten.." diyecek olmaları.

o zaman ses tellerim kopana kadar gülerim. ama asla bilemeyecekler.

bana zaten bende olmayan hiç bişey vermediler. yaşıyorsam, kendi becerimdendir.

20091121

ran.

"Bir Üsküdar balkonunda guruba karşı demlenir gibi
bir akşamüstü, Laypzig'te, tramvay durağında
tadını çıkara çıkara, yudum yudum
kederleniyorum."

kötü haber. beni sever.

telefonum bozuldu ha. teknolojik aletlerin bana olan garezini anlayamıyorum.. iki telefon, üç mp3 çalar, bir bilgisayar sayemde bozuldu ve kimse inanmasa da, BEN HİÇ BİŞEY YAPMADIM ULAN.

20091115

catch.

light up, light up
as if you have a choice
even if you cannot hear my voice
i'll be right beside you dear

gereğinden fazla sakin bir şekilde oturuyorum. yapmam gereken çok şey var. yine melankolik şarkılarımı depoladım, biliyorum kendime zarardan başka bir şey değilim, ama seviyorum bunu yapmayı. but inside you know the truth, you know... i'm not like you

yağmur yağıyor olabilir. yağsa güzel olurdu.. sanırım sabaha kadar kitap okuyorum bugün. bir şeyler yapmalıyım. alerjim sinir bozmakta, tam gaz devam. bir şeyler başardıkça devamı gelmeyecek diye düşünerek mutsuz oluyorum, mutsuz ve huzursuz. bir şeyler başaramayıncaysa beceriksiz olduğumu düşünüyorum. ve yine mutsuz, huzursuz.

catch çalmakta, ama the cure versiyonu değil. bir tribute albümünde yer alan hoş bir devics versiyonu. albümün kapağı ayrı bir hoş. üşüyorum? ve ares, üzgünüm ama bugün beni delirtiyorsun.

senden tek istediğim bir shamrain şarkısıydı. bu dir türk filmi olsaydı, "köpeek!" diye bağırırdım. malesef değil.

20091112

Le petit Nicolas.


lö petiğt. :kalp:

20091107

carry on my wayward son.

Carry on my wayward son
There'll be peace when you are done
Lay your weary head to rest
Don't you cry no more


bildiğin sınıf çıktım dersanede.
bildiğin. oo yes gibi.