20090731

yirmiüçoniki.

gök gürültüsünden korktuğu için en genç köpeğim, Casper'ı içeri aldım. şu anda sehpanın altında, patileriyle yüzünü saklamış durumda. her sesle de yerindenn sıçrıyor. seni seviyorum sersem köpek.

hey.

must be. a devil. between us.

yirmibirelliiki.

love conquers all.

onsekizellibir.

bugün iki defa yağmur yağdı buraya. biri, iki yazı önce anlattığımdı. sonra, tamamen aynı şekilde bi kez daha yağdı. birden başladı, beş dakika kadar sürdü.

ama çok ilginçti. çünkü gökyüzü masmavi ve bulutlar da bembeyazdı. yağmur bulutu denilen oluşum yoktu. ve öyle bi görüntü oluşmuştu ki, hani şu gif.'ler vardır ya, normal bir fotoğrafa yağmur efekti eklersin. işte aynı onun gibi görünüyordu. ve ben yağmurun sınırlarını merak ettim.

yeterince yukardan bakarsak, sadece belli bi bölgeye yağdını görebiliriz çok rahat. peki ya tam yağmurun bittiği noktada olsam? kollarımı açsam, bi yarım ıslansa bi yarım ıslanmasa. fıskiyeden kaçmak gibi yağmurun içine koşsam sonra tekrar dışarı kaçsam. oha, yağmursuz bölgeye sotelenip yağmurun fotoğrafını bile çekerdim. m ü k e m m e l olurdu.

bunu çok istiyorum ya.

bulucam lan yağmurun sınırını.


ps: sonra da gökkuşağının altından geçerim.

onsekizotuzsekiz.

girl.

dı dım dım dım.

onyediyirmibeş.


Sebebimsin.
On beş dakikadır üzerime konan her sineği pert ettim. Tanrım.
Ne kadar huzurluyum.
Ne kadar şenim!

c a n ı m a d e ğ s i n.


not: bunlar kara sinek. Mosquito'lara her zaman saygım var.

onbeşonüç

Bugün çok garip bi şekilde uyandım ben.

Bazen, gereğinden de erken uyanırım. Sekiz dokuz gibi. Ama yataktan kalkamam ve sağa sola dönerek uyuma savaşı veririm. Bu savaş o kadar şiddetli olur ve ben o kadar çok dönerim ki en sonunda midem bulanır. Ve uyanmak zorunda kalırım. Canım kahvaltı bile etmek istemez. Ve günüm piç olur.

Bugün de aynı şey oldu, hemen hemen. Yine dokuz civarında, telefon sesiyle uyandım. Ve bunun uykumun sonu olduğunu kabul etmek istemeyerek uyumaya devam ettim. İki saat kadar dönerek, yastıklara sarılarak, örtüye dolanarak ve bazen de yastıklara tekme atarak direndim. Sonra, dışarıdan CEREEEEEEEEAAAAAEEN UYANDIN MIIIIIAAA çığlığını duydum.

Hay mna koyim diye homurdandım. Şimdi uyandım işte. Zaten midem de bulanıyordu, hem de felaket derecede. Perdelerim kapalıydı ve oda kapkaranlıktı. Derken manyak gibi bir ses geldi dışarıdan. Önce kamyon geçiyor sandım. Ses kesilmeyince acaip bi umutla pencereye fırladım, perdeleri hoyratça savurdum. Evet YAĞMUR YAĞIYORDU! Bi anda başlamıştı, gökyüzü delinmiş gibi.

Ve yazın ortasında, ben, yağmurluk giyerek dışarı fırladım. Köpekleri yedirmem gerekiyodu çünkü. Aslında ıslanmak için ölüyordum ama altımdaki son temiz boxer'ımdı ve tişörtümden de memnundum, hiç kıyafet değiştirme modumda değildim. Ama saçım bayaa ıslandı. Mükemmeldi.

Eşşek kadar olan, ancak kendini fino sanan köpeğim Paşa üstüme atlayarak ikimizi de düşürmeseydi, ve hiç aldırmadan etrafıma dökülen mamaları yemeye devam etmeseydi çok daha iyi olacaktı tabi. Üstelik düştüğüm için o kadar mutlu oldu ki, mamaların yanında yüzümü de şöyle bir yalamaya yeltendi. Zamanında kaçtım.

Ama kafamı kafesin demirlerine geçirmesem, canhıraş çığlığımla demirciyi donuna sıçırtmazdım.

Tam bi kaostu yani.

Şimdiyse, varoluşunu siktiğim tam 7 sinek, evet 7, beni delirtmeye and içtiler. Lap Top'la dalıcam kendilerine.

siktirin gidin LAAAAAN!

20090730

yirmiikikırkiki.

çok yoruldum ben be. bilmiyorum, bu gün kayda değer hiç bir şey yapmadım. ama yorgunum işte. çok yorgun. ben zaten bu aralar uyuduğumdan da bişey anlamıyorum. hani uyuyorum uyuyorum, uyandığımda yine yorgunum. uyku neden dinlendiremiyor beni? başka bi oluşuma mı ihtiyacım var, nedir? yaptığım hiç bişey de öyle uçmalı koşmalı değil ha. dersi yatakta çalışıyorum zaten, yata yata. e şu anda lap top kucağımda, bacaklarımı sehpaya uzattım, yine yatıyor gibiyim. E LAN NİYE YORGUNUM BEN NEDEN?

tamam, az uyuyor olabilirim. ama bütün gün yatarak bu eksiği tamamlıyorum bence. uyuyarak dinlenmeyi özledim. ve farkettim ki, yaklaşık bi yıldır doyasıya uyuyamıyorum ben. Oha. hafta içi okul var, 6'da kalkıyorum. tamam. 6'yı çeyrek geçe kalkıp kıyafetlerimin yarısını yolda, diğer yarısını serviste giyiyorum. olsun. hafta sonları da dersane var. yine kalkıyorum. e yaz geldi, yazlık hayatım oldu bi dönem. o ara da sabahın köründe hortlayıp denize gittim hep. istanbul'a dönünce de
ders çalışmaya başla artık diyerek beni her sabah uyandırmaya başladılar.

huzurla uyuyamıyorum ben. rahat bırakın beni.


edit: ahan, 100. kayıtmış bu. olala.

onsekizonüç.

eğer babamın sevgilisi akıllanıp babamı terketmeye karar verirse, sevgilisiyle birlikte evi terkedip ayrı eve çıkma planları yapmam ne garip. nedir yani.

Geometri Fucks.

b i r ü ç g e n d e i k i k e n a r ı n k a r e l e r i t o p l a m ı ; d i ğ e r k e n a r ı n k a r e s i n i n y a r ı s ı y l a o k e n a r a a i t k e n a r o r t a y ı n k a r e s i n i n i k i k a t ı n ı n t o p l a m ı n a e ş i t t i r .

20090729

yirmiikionbeş.

so come inside my room tonight
i'll let you win i won't even put up a fight
we'll have a marathon of your choice
anything you want
movies, tv, magazines
music, sex or something inbetween
oh sam

ne şarkıymışsın.


Please Forgive Me

Söylemiştim. Çok fazla düşüp aynı derecede çabuk kalktığımı söylemiştim. Söylememe gerek yok, sen de en az benim kadar iyi biliyorsun bunu gerçi. Ne halde olduğumu biliyorsun. Öyle kontrolden çıkıverdim. Geçer birazdan.

Please forgive me, if i act a little strange.
For i know not what i do.



ve.

please don't give up on me.

Seviyorum seni, sevgili sabır abidesi.

Yesterdays.

some things could be better, if we'd all just let them be.

Hey.

Been trying to meet you.

20090727

21:36

karanlıktı.
el lambamı düzelttim.
yine de
karanlıktı işte.
başımdan geçenleri
düşünürken
durdum.
bu karanlıkta bile
adımı yazmak hiç güzel gelmiyordu.
hem de kırmızı keçeli kalemle.
bir de wish you were here çalıyordu
iyi mi.

21:33

Hayır,
dedim seni ilgilendirmez.
ve büyük bir parça kopardım.
nedenmiş o diye sordu,
ayrıca kardeşimi rahat bırak.
sadece, ilgilendirmez işte
dedim.
ayrıca kardeşin de sinirimi bozuyor.

21:27

Düşünmek istemiyordum.
Hayır.
Acı verdiğinden değil
Sadece bunun için
Doğru akşam değildi işte.

20090726

~O LA LA.

Ola la.
Benim biletim var.

UÇAK BİLETİM VAR LAN. İZMİR'E GİDİYORUM YANİ.


İzmir'e gidiyorum. izmir. Yine tünelin sonunda bi ışık var.
Yine bekleyecek bişey var ve yeniden, yaşamak için bi sebep var.
Dönüşü düşünmek bile istemiyorum, hayır.

Ama bi gidiş var be.

Bu sabah kalktığımda iğrenç bi sabahtı. Kalkmadım. Kaldırıldım, yine. Gökyüzü bulut içindeydi, garip bi hava vardı. Ders çalışma havası şeklinde tabir edilen, aslında leonard cohen dinleyerek intihar etmek için ideal bir hava yani. Küfrede küfrede kalktım, kahvaltı ettim ve across the universe'ü açtım. (5. kez)

Kulaklıkları kulağıma taktım ve test çözmeye başladım. Jude sevgilisine "i'll send all my lovin to you" diye yalan söylerken ben kimyayla boğuşuyordum. Replikleri ezberlemişim onu da anlamış oldum. Şarkı söyler gibi replik söylüyordum. (bu arada şu anda the battle rages on for the 12nd time)

(it's obvious, it's not enough.)

Ve iğrenç günüm iğrenç bi şekilde devam ediyordu. Babamın yanına gittim. Bill Gates bile bilgisayarına böyle bi tutkuyla bağlı değildir bence. Gözünü kırpmıyordu. Ayağının dibinde sevgili köpeğim, babam onu sevsin diye yalvarıyordu. Sevindim. En azından ben yalvarmıyordum yani. Kabullenmiştim artık.

Sonra ona baktım ve yeni bişey keşfetmişcesine, "sen bizi sevmiyorsun" dedim.

Çok dramatikti. Ve duymadı bile. (dramatik x 2) Elimdeki yoğurt kasesini lavaboya fırlatıp odama döndüm. Sonra deep purple açtım. dolabımı tekmeledim sinirden.

Sonra bi saat kadar sonra geldi kendisi. Trip yaptığımın farkında bile değilmiş, yerlere yatıp gülmek istedim. O odada debelenirken ben de komedi filmi izler gibi onu seyrettim. 6 yıldır aynı olan bazı şeyleri yeni sandı. Avizemin sarkmış olmasına deli gibi şaşırdı. Tamir etmeye soyundu. Etti. Gitti.

O gittikten 5 dakika sonra, avize yine sarktı.
(dramatik x 3)

Sonra annem aradı ve izmir'e gitme planlarıma ne olduğunu sordu. O anda atar yaptım ve geliyorum lan dedim. Babamı siktir et. Geliyorum.
Hemen aşağı indim. Uçak biletleri için tarihleri araştırdım ve çat, aldım bileti.

Babama da, şu biletin çıkışını alıver printerdan dedim.

Ve işte, geliyorum cidden.



jared'a bu. anladın semih. öpt kib. :P

20090725

~On The Edge

Dün bi haftadır beklediğim bi filmi izledim ben.

Bi hafta kadar önce, televizyondan yükselen Don't Cry melodisiyle, "şş noluyo olm?" şeklinde yerimden sıçrayıp, bunun TNT'de bi filmin reklamı olduğunu öğrenmiştim. On the Edge'in. Filmin konusuna bi baktım. İntihara meyilli gençler ve yaşamları. Tamam, dedim. İzlerim ben bunu. Ve o andan itibaren kıpraşmaya başladım. Ya kaçırırsam? Biliyorum çünkü, tam bi hafta var. Kesin unuturum. Alarm kurayım dedim, alarm kurmayı unutmuşum o derece.

Neyse bu çırpınışlarla cumayı ettim. Saat 20:49'da, evet çok net hatırlıyorum, televizyondan bi takım sesler yükseldi yine. Hani TNT reklama girerken bi melodi çalıyor ya, o işte. "Hassiktir!" diyerek kucağımda lap top, fırladım. "FİLM VARDI LAAAAN!" Saate baktım ve o andaki rahatlamamı anlatamam. Hani böyle, bi milyar kaybedip (yok deve) sonra da onu tekrar bulmuşum gibi. (ebeni namı)(bok bulurdum)

Film 21:15'de başlıyodu. Benim bilgisayarda mailler, blog, deviantart ve twitter'dan oluşan bir kontrol etme listem vardı ve millet çılgın gibi yazı yazmış, okunacak milyon şey vardı. Ve yemek yememiştim. Bi tabak pilav yerim hemen diye düşündüm. Ama bilgisayarı bırakamadım bi türlü. Bi pilavı ne kadar zamanda yiyebilirim diye hesaplamaya giriştim. Bi dakika? Tamam, beş. Kalk, pilavı koy? Eeaah.

Boşverdim. Buzdolabından battal bol çilekli boy kaptım, ki 500g, yani yarım kilo etmekteydi. Onu kaptığım gibi çatı katına yollandım, TNT'yi açtım ve yatağa kuruldum. Merdivenlerden çıkarken çığlık çığlığa, "FİLM İZLİYORUM ELLEMEYİN BENİİİEEAAAH" şeklinde höykürmeyi ihmal etmedim.

Ve film başladı. Daha ilk saniyeden ne kadar sıra dışı bir film olduğu belliydi.

*knock knock knock*
Yea, he's still dead.

Ayrıntıya girmek istemiyorum, ama mükemmel bir filmdi. Müzikleri de öyle. Ve beni en çok etkileyen, sanırım orada gördüğüm ilişkinin şok edici bir biçimde tanıdık olmasıydı.

Jonathan: You wanna know the truth? If it's a matter of life and death between people like you and me, then I want to outlive you. And I want to see what happens to you. 'Cause I like ya.
Rachael: I don't know.
Jonathan: What if we are still together in a year?
Rachael: Would we be?
Jonathan: I can see it happening.
Rachael: I don't know. So do you think you love me?
Jonathan: I know I love you.

İlk cümle. İnanılmaz.
Ve o doktorun hüzünlü bakışları. Çok da önemli bi rolü olmamasına rağmen, bu kadar akılda kalıcı olması, bu kadar hüzünlü bakması.. Mükemmel bir oyunculuğa sahipti ve rolüne tam oturan bir tipi vardı..

"
I don't want to die, I just don't want to be alive."

mosquitoqueen

20090724

23:05

Please forgive me if i act a little strange
For i know not what i do
Feels like lightning running through my veins
Every time i look at you
Every time i look at you

Help me out here all my words are falling short
And theres so much i want to say
I wanna tell you just how good it feels
When you look at me that way
When you look at me that way


Sana bu..

20090721

~Morse'um. Ohş.

Ben dün deep purple'a gittim.
Steve Morse'a öpücük attım.
Bana gitarıyla selam verdi.
Ve sahne önü olmama rağmen pena kapamadım.

fak.

20090717

10:59

Annemin işyerindeyim. Amaçsız bir şekilde oturuyor ve F klavyede yolumu bulmaya çalışıyorum. Yine üstümde bir mutsuzluk var, üstelik karnım da ağrıyor. Can sıkıntım için 'havalardandır' diyemeyeceğim, zira değil.

Böyle kapalı havaları severim ben. Derdim tadını çıkaramamaktan. Bir yağmur yağsa ve yağmurda koşsam. Buna bayılırım. Üstelik yağmurda koşarsan, yağmurda yürüdüğünden daha çok ıslanıyorsun. Bu gerçek. Bi yerde okudum olm.

I give her all my love,
That's all i do
Ad if you saw my love
You'd love her too


Beatles iyi gelmeye başlamıştı ki ben yazana kadar şarkı değişti. Şu anda Dream Theater canıma okumakta, Hollow Years ile. Bu adamları hem seviyorum hem sevmiyorum. Seviyorum, çok güzel şarkıları var. Sevmiyorum çünkü fazla mükemmeller. Bu kadar mükemmellik niye yani, amatör ruhu severim ben. Adamlarda amatör tek nota yok. Geriliyorum. once the stone, you're crawling under..

Kendimden kurtulmam gerekli. Sürekli içimi kemiriyorum, bir türlü rahat vermiyorum. Herşey mükemmel olsa bile kendimleyim diye mutlu olumıyorum, nedir yani. Bi yandan da seviyorum be, sevilmeye ihtiyacı var çünkü. O kadar az kişi seviyo ki, bi de ben mi nefret edicem, oha.

Skid Row dinleyeyim biraz. Bu adamları her dinleyişimde yanlış zamanda doğduğumu bir kez daha hissediyorum. Biir 68'de genç olmak isterdim, bir de 80'lerde. Kısmet değilmiş.
Kısmet kelimesinden nefret ederim.
Bunu bi daha sakın yapma.
Tamam.

Girl.
dı dım dım dım.
You'll be a woman, soon.
ve düşüş başlar.. Bu şarkı uçurumdan atlamak gibi.
Don't you know, girl..

Resmen ruhumdan yoruldum. İzlemek istediğim filmler listem var.. Bence uymalıyım artık o listeye. Hıı, zaman bırakıyorlar sanki adama.

soon, but soon..

Her girl'den sonra giren o müzik, bağıra bağıra, yere yatarak ağlama isteği uyandırıyor içimde. Çok zor tutuyorum.

Please, come take my hand..

20090715

19:24

Durup durup hayatın ne kadar anlamsız olduğunu düşündüğüm anlar var. Ve bi kere sıkışınca, düşündükçe daha da anlamsız geliyor. Kurtaramıyorum kendimi. Ve çok saçma. Hayat gerçekten çok saçma. Demek istediğim, babamın sevgilisiyle yaşıyorum, annemle buluşup ilişkisini sorguluyorum. Bazen cinsel hayatını konuşmaya kadar gidiyor.

Ne bileyim. Hiç bişeyin anlamı yok. Hiç bişey beni şaşırtmıyor ki artık. Şu olsun bu olsun, diye bir beklentim de kalmadı. Kalkmak. Yemek yemek, hayatta kalmak için. Dışarı çıkmak, giyinmek. Yani neden giyiniyoruz ki? Çünkü normali o. Normal ne? Çoğunluğun yaptığı. Yani kimse giyinmese, çıplaklık ayıp olmayacak mesela. Kapıyı çarpıp çıkacaksın, kimse de "anam, çıplak lan bu" demeyecek. O da çıplak olacak.

Ya da ayıp kavramı. O ayıp bu ayıp. Ananın amı ayıp. Bugün çok derin düşünüyorum, bana aldırmayın. Hiç bişey alıştığımız gibi olmasın istiyorum. Mesela, bi sabah kalksak ve paranın hiç bir önemi olmasa? Bütün zenginler göt gibi kalsa, borsa yıkılsa. Takas iyiymiş aslında. Ama insanoğlu bu. Boka sarmayacak iş var mı şu hayatta?

Kalksak. Ev diye bişey olmasa. Ülke olmasa. Sokakta yerde yatmak normal olsa, herkes sokakta yaşasa mesela. Çantamızı atsak, yerleşsek. İyiymiş ya, bugün de burda yatayım madem dense. Tehlike olmasa. Kimse üstüne saldırmasa. Saldırmalarını gerektirecek neden olmasa. Yani, kimsenin imkan olarak hiç bi farklılığı olmasa(hello komünizm, öpt by.) ve rahat etsek. Zengin fakir'den bahsetmiyorum aslında.

Farkedecek HİÇBİŞEY olmasa.
Ülkeler, şehirler, milletler, diller, dinler olmasa.
Tek bişey olsa.
O da bizim olsa ve şu siktiğimin dünyasında huzur içinde yaşayabilsek artık.

20090713

14:25

rüyalardan hiç bu kadar wtkilenmemiştim.

20090712

Süupa Kırezyi Güitaa Meniyak Deluks Triii!


Evet. Yakın arkadaşlarım bilirler, bu oyun benim için çok büyük bi hastalıktı zamanında. Bi şekilde unutmuştum sonra, hırsım gitmişti. Geçen gün sıkıntıdan patlamak üzere bi vaziyette otururken yine aklıma geliverdi ve eski sevgilime yeniden dönmüş gibi oldum.

Oyunun introsu girdiği anda kıpırdanmaya başladım.

SÜUPA KIREYZİ GUİTAA MEENİYAK DELUKS TRİİİİ! şeklindeki bağırmayı duyduğumda koltukta tepiniyordum. "çuuğz e güitaaaa!" feryadından sonra gitarımı seçtim ve oyuna başladım. (pik dı soong)

Bi kaç gündür oynuyorum yine eski seviyeme gelmeme çok az kaldı.
Tüm şarkıları perfect yapıcam ulaaaaan!



Son şarkıya da ayrıca tapıyorum.

-Am i wrong?
+No, you're not wrong.
-Am i wrong?
+You're not wrong Walter, you're just an ASSHOOOLE!

big lebowski fanlarına selam olsun.

super crazy guitar maniac deluxe 3

20090708

22:29

Biri bana gelsin.
Ya da gelmesin.
Bilemedim şimdi.

20090707

~ABO!

Stranger: where you from
You: turkey you
Stranger: ABO

20090706

~This One's For You.


Bunu babamla kavga ettikten sonra sinirden ölmek üzereyken çizmiştim. Sinirliyken nedense silindirler, küpler, prizmalar çizerim. Perspektif yeteneğim öfkem sayesinde gelişmiş mna koyi.


Sonra gelmişti. Barışmak için. Çizimi eleştirip gitmişti. Beğenmedi.

Selam, ben Ceren.
Mükemmel değilim.
Zaten hiç değilimdir.
Görüşürüz.

Girl.

You'll be a woman, soon.

~Ben Bu Aralar Pek Sıkılıyorum.


Valla bak.

nasıl da koşuşurduk bahçelerdeğ

20090705

~Haşmet


Seni özledim.

~Ben Ders Çalışıyorum.


Resmen ders çalışıyorum.
Bildiğin.

19:12

Bişey diyim mi.
Gitmek var ya iyi bişey. Çok iyi.
Sürekli gitmek istiyorum. Gittiğim yerden de gitmek istiyorum sonra.
Hey dostum ben gidiyorum demek istiyorum.

Ki asıl istediklerime hey, ben geldim diyebileyim.

~Sick Boy.

Sana tapıyorum.

20090704

21:29 | ~onelasttime

can i hold you one last time
to fight the feeling that is growing in my mind
i know i did us both all so wrong
i know i'm not always all that strong

a-b-c-d-e-f and -g
oh that reminds me of when we were free
before life began to tear us apart
remember those classes when we thought we were so smart

we were lovers in every way
left school together, went back to my place
now i can hardly remember her face
before i met her i was ..sad

and can i hold you one last time
to fight this feeling that is growing in my mind.

18:25


tek iyim sen kalmışsın
aman ne mutluyum

Ölümüne Sıkıldım.

tekli koltuğa gömülmüş, bir kedim olsa hayat ne kadar harika olurdu diye düşünüyorum. jim morrison ölmeseydi diyorum. sevdiğimiz kimse ölmeseydi diyorum. hayatımın çok sıradan olduğunu düşünüyorum. sanırım ben de sıradanım. bu aralar çok ka(bu aralar mı, kapa çeneni.)vgalıyım kendimle. yaptığım hiç bir şeyi sevmiyorum. bu yazı da dahil olmak üzere. ama yine de çırpınıyorum.
belki sevebilirim diye. nedenlerim var. kendimi sevmek için değil hayır. sevmeye çalışmak için.
içim sıkılıyor.
bir şeyler yapmak istiyorum. bir şeyleri değiştirmek istiyorum birilerinin hayatını değiştirmek istiyorum. hayatımı turkuaza boyamak istiyorum. şu anda ne renk bi fikrim yok.

limon bir kaç ay sonra 18 olacağımı hatırlattı. 18 and life diye dalga geçtik falan ama, istemiyorum ki. büyümek istemiyorum değil derdim tam olarak. doğmamış olmak isterdim, o yüzden seneler geçtikçe yenilmiş gibi hissediyorum. her doğum günü sinirimi bozuyor.

and now it's 18 and life
you got it 18 and life you know
your crime is time and it's 18 and life to go


Trainspotting'in bir sahnesi vardır. Renton uyuşturucu alır ve halının üzerine yığılır.. O yerde yatarken, Perfect Day çalmaya başlar.. Halı onu yutar ve hastane sedyesinde yatarken bile halının içinde gibidir.. yere yatmak ve perfect day çalarken öylece kalmak istiyorum. şarkı bitince de ölmek. temiz bir son bence.

bu aralar bütün yaşama isteğim uçtu.

oh such a perfect day,
you just keep me hanging on.

20090703

23:55

Bana veda etmeden gittin.
Teşekkürler baba.

~James Douglas Morrison. | 1943-1971





Waiting for you to, come along..


this is the strangest life i've ever known.

17:52

Sapık mıyım neyim. Üstümü örtmeden asla uyuyamıyorum. 35 derece sıcakta hiç işime yaramıyor bu huy. Bütün gece kendimle debeleniyorum. Bir yanım pikeyi atıyor bir yanım çekiyor. Aynı yatakta iki kişi gibiyiz.

Kulaklığın kablosuna dolanmış halde uyandım bugün. Müzikle iç içe olmak sanırım tam olarak böyle bir şey. KISS çalıyordu kalktığımda, beth what can i do?

Babamın dolabına taktım bu ara. O yokken sinsice girip boxer çalıyorum kendisinden. Bazen de tişört. Hele geçen gün hiç açılmamış bi boxer vardı, üstüne atladım. Kendisi onun nereye gittiğini asla bilemeyecek. Ama belki range rover tişörtünü bulabilir. Bulabilir, ama geri alamaz.

Televizyonda coni bıravo Hande Yener'in romeosu eşliğinde dans ediyor. Ve "EN İYİ DOSTUM BENİM MAYMUUUUN" şeklinde müziğe sahip bi çizgi film varmış. Onu öğrendim az önce. Evde küçük çocuk olması insana acaip kültür katıyor. Yaşlanmışım, onu anladım.

İzmir'den döndüm. Bi kere daha tekrar edeyim ki iyice yerleşsin beynime. Yoksa çok zorluk çekiyorum, her sabah kendi yatağında uyanmak çok zor. Ve böğüren kuş sesi duymamak. Limon gelecek buraya. İzmir'i de getirsin.

O değil de, onunla keşfettiğimiz kumrucu ne manyaktı ya. Kenara saklanmıştı. Kule gibi kumru yapıyordu. Canım istedi şimdi. İki gündür yoğurtla yaşıyorum. Dünkü herhangi bir rejim yüzünden değil, gecenin 11'ine kadar yemek yemeyi unutmamdandı. 2 yıldır toplanmayan odayı toplamak hayvan gibi uzun sürdü çünkü. Bugünkü yoğurt maceramsa canımın çekmesinden dolayı. Abarttım, yemeğe yer kalmadı.

Ben peynir sevmem. Peynir hiç sevmem. O yüzden yoğurda abanıyorum istem dışı.

en iyi dostum benim maymuuuun.. en iyi dostum benim maymun.

Kendimi öss genci gibi hissetmeye başladım sonunda. Sınavdan bi gün önce bu psikolojiye girecek gibi görünüyordum ama tatili yarıda kesmem bi işe yaradı sanırım. Kepek ekmeğine hamburger yaptım bugün. It rocked.

bitter.

20090702

My My, Hey Hey


Yaşamsal fonksiyonlarım git gide İstanbul'a ayarlanmakta. Ve fakat hala bavulumu açıp da yerleştirmedim. Kıyafetlerimdeki deniz kokusu gitsin istemiyorum. Bi kitabımın arasına kum kaçmıştı, onu direkt kitaplığa yerleştireceğim. Acil özlemler için saklıyorum. İyi gelir.
Sabah erkenden kalktım, kimya çalıştım. Sonra havuza gittim, geri dönünce deviantart'ıma fotoğraflarımı ekledim. Uçakta mitiş fotoğraflar çekmiş idim.

Daha sonraysa ODAMI TOPLADIM. Öhöhm, iki yıldır balta girmeyen odamı sonunda topladım. Koskoca çöp poşetleriyle kağıt, eski yaprak test ve defter attım. Ve fakat şunu keşfettim ki, ben hiç bir şey atamıyorum kolay kolay. Elime alıyorum, ay şunun bu anısı vardı, atmıyım. Peki. Ee, atma, koyacak yer de yok? Bütün çekmecelerim bir şekilde anısı olan eşyalarla dolu. Çizimlerimi hiç atamıyorum zaten. Ufak bir surat bile karalamış olsam, atamıyorum imkanı yok. Büyük ayakkabı kutularında çizim saklıyorum.

Neyse, %95'ini topladım odanın. Birazcık kaldı, o da yarına. Şehir içi jet-lag'i oldum. Kolay mı, 4 dakika var arada.

Annemi ziyaret etsem diye eşeleniyorum, üşenmezsem gideyim yarın ya. Babamla da pek sevişmiyoruz zaten bu ara. Peh.

Geri döndüm, sevgili okuyucu. Döndüm be anam. Ölümüne testlerdeyim.

fotoğrafın devamı, deviantART hesabımdadır. öpüldünüz.

20090701

Hello İstanbul

I didn't miss you at all.