20090830

onüçotuzdört.

geçmişi çok özlüyorum bu ara. Ama hani özlenecek bi geçmişim de yok ha. benim özlediğim belli dönemler, belli anılar var. Hepsini de belli şarkılarla hatırlıyorum. mesela, bir rem-everybody hurts dönemi vardır. dila ve benim yakınlaşmaya başladığımız ve ikimizin çeşitli sorunlarla boğuştuğu bir dönem. durup durup dinlerdik. o dönem çok açık bir gri.

sonra oasis dönemi var. oks'den önceki yazdı sanırım, hani şu japonya'daki dünya basketbol şampiyonasının olduğu yıl. o yaz oasis'le tanışmıştım ve sürekli stop crying your heart out ve don't look back in anger dinlerdim. champagne supernova'nın ne demek olduğunu düşünür ve "aaaaa vaç dı sıtorii mornin gıloriii" şeklinde bağırarak gezerdim evde. saman kağıdı rengindedir o yaz. biraz da sepya.

ve sonra almanya'ya gittiğim yaz var. dokuzuncu sınıfın yazı yani. önce kapadokya'ya gitmiştim. mutluydum, iyi bir de ilişkim vardı. o yaz kapadokya'dan dönünce almanya'ya gittim. ve aldatıldım. canıma okunmuştu. o 30 günün 20'sini ağlayarak geçirmiştim. işte o dönemi çok parlak renklerle hatırlarım. yanmış bir film gibi. parlak, ama çok keskindir ve net değildir. o kadar parlak gözlerimi yakar. ve şarkı olarak, alter bridge-in loving memory. sürekli onu dinlerdim.

aslında özlenecek anılar değil gördüğünüz gibi. ama hayatımı fotoğralarla dolu bir çekmece olarak düşünürsek, bu kareler çok belirgin kareler, dönüm noktalarının şahitleri gibi. şu anda hayatım çok sıradanmış gibi geliyor ve yeniden önemli bir şeylerin içinde olma hissini yaşamak istiyorum. o zamanlar o anların ne kadar önemli olduğunu bilmiyordum, ama şimdi bunu bilerek o anları tekrar yaşasam falan diye düşünüyorum sanırım. bilinçaltım tamamen işe yaramaz.

bir de yeni anılar var aslında.. izmir'e geçen gidişim mesela. turkuaz bir şeride sarılmış ince gümüş rengi iplikler şeklinde hatırlayacağım. ve say hello to heaven ile. ve bitti işte, o anılar da hiç geri gelmeyecek.

hayat sürekli devam ediyor ve ben yolumu bulmaya çalışmaktan sıkıldım.

Hiç yorum yok: